24 Aralık 2009 Perşembe

MUTLU NOELLER !!!


MUTLU NOELLER


Mesih doğdu yücelttiniz, Mesih göklerden geldi karşılayınız,
Mesih yer yüzünde onu yükseltiniz. Ey yeryüzü rabbe terennüm et.
Ey uluslar onu seviçle tesbih ediniz çünkü o yüceltildi.

2 Kasım 2009 Pazartesi

Grip veya asrın soygunu...


BİR DOKTORDAN... DİKKAT..!
Grip veya asrın soygunu...

Domuz gribi arkasındaki ekonomik çıkarlar neler ? Dünyada her sene milyonlarca insan malaryadan ölüyor halbuki basit bir tül sineklik onları koruyabilir. Gazeteler bundan bahsetmiyor ! Dünyada her sene 2 milyon çocuk ishalden ölüyor halbuki 23 sentlik bir serum onları kurtarabilir. Gazeteler bundan bahsetmiyor ! Kızamık ve zatüreden her sene 10 milyon insan ölüyor. Tüm bu insanlar daha ucuz ilaçlarla kurtulabilir. Gazeteler bunlardan da bahsetmiyor !
Bundan yaklaşık 10 yıl önce kuş gribi çıktığında bütün gazeteler bizi bilgiye boğdu: "Bütün diğer salgınlardan daha tehlikeli... Dünyayı tehdit eden salgın !"... Gazeteler sadece bu tavukların korkunç hastalığından bahsediyordu. Buna rağmen toplam insan kaybı 10 sene de 250. Yani senede 25
Normal grip senede yarım milyon can alıyor. 25'e karşı YARIM MİLYON !
Niçin kuş gribinden bu kadar bahsedildi ?
Çünkü bu tavukların arkasında bir "horoz" vardı, büyük ibikli bir horoz: Uluslararası Roche ilaç grubu.... Bu şirket Asya ülkelerine milyonlarca doz Tamiflu sattı, Ingiltere 14 milyon doz satın aldı. Kuş gribi sayesinde Roche, milyarlarca dolar kar ettiler.
Bugün de domuz gribi psikozu başlatıldı. Tüm dünya medyası sadece bundan bahsediyor.
Kuzey Amerikan Gilead Sciences şirketi Tamiflu ilacının patent sahibi. Bu işletmenin en büyük hissedarıysa Donald Rumsfeld: George Bush dönemi savunma bakanı, Irak savaşının stratejisti...
Gerçek "Pandemie" (dünyayı etkileyen büyük salgın), çıkar salgınıdır, sağlık paralı askerlerinin çıkarları.
Eğer domuz gribi söylendiği gibi gerçekten dünyayı tehdit eden büyük bir salgınsa (pandemiyse) dünya sağlık örgütü bu hastalıktan bu kadar tedirgin oluyorsa neden bu hastalığı dünya sağlığını tehdit eden bir hastalık olarak ilan edip, hastalığa karşı aynı ilacın jenerik türevlerinin üretilmesini önermiyorlar ?
Roche'un haklarının iptalini isteyip yerine her ülkenin kendi üreteceği jenerik türevlerini üretmiyorlar ?
Bu mesajı mümkün olduğu kadar çok insana iletiniz, herkes bu büyük salgının arkasındaki gerçeği görsün.
Çünkü medya sadece kendi sponsorlarının haberlerini veriyor.

Dr. Carlos Alberto Morales Paitán, Pérou

26 Ekim 2009 Pazartesi


26 Ekim 2009 Pazartesi : Aziz Dimitrios'un anma günü

Selanik Şehrindendi. Anne ve
babası gibi kendide imanlıydı. Öğretmenlik
yapıyordu. İsa Mesih’in imanını
öğretiyordu 290 yıllarında kral
Maksimilyanus Selanik’e geldiğinde
Aziz Dimitrios’u zindana attırdı.
Güreş mevsimi geldiğinde Güreşleri
izlemek üzere Kral Maksimilyanus
arenaya gelir. Kendisi taraf olarak
Lieus adlı güçlü bir güreşçinin
tarafını tutar. Bu güreşçi herkesi yenen
ve herkese meydan okuyan biriydi.
Aziz Dimitrios’un öğrencilerinden
Nestor bu güreşçiyle güreşmek istedi Aziz Dimitrios’u hapiste
ziyaret etti ve onun dualarını aldı. Aziz Dimitrios onun başına haç
işareti yaptı. Güreş meydanına geldiğinde Nestor şu duayı yaptı;
“Ey Dimitriosun ilahı bana yardım et”
Güreş esnasında Nestor Lieos’u kılıç darbesiyle kalbinden
vurarak öldürdü ve galip geldi.
Kral Maksimilyanus dostunun ölümüne çok hüzünlendi. Aziz
Dimitrios’u hapiste kalbinden vurularak öldürülmesini ve aynı kılıçla
Nestorunda öldürülmesini emreder.

28 Eylül 2009 Pazartesi

KUTSAL DAĞDA (AĞİON OROS) HASTALIĞA VE ÖLÜME NASIL KARŞI DURUYORLAR


Bir doktorun Kutsal Dağdan tecrübeleri...
Rahipler hastalığı nasıl karşılıyorlar? Sabırla ve tahammül ile. «Hastalık, Allahın ziyaretidir.» derler. Bir gün bir ihtiyar rahip bana söyledi; «Tanrı hastalığı bana göndermekle, demek beni hatırladı ve bana bir şey söylemek istiyor. O bilir. O bana verdi, O’da istediği zaman benden alacak» Ne söyleyebilirsin? İhtiyar rahip Evgenios diyor ki; «Tanrımız hastalığı 4 sebep için veriyor. Ebeveynlerimizin işlediği günahlar için, bizim işlediğimiz günahlar için, bizi sabra ve alçak gönüllülüğe alıştırmak için, ve dördüncü sebebi yalnız O bilir.» Elbette zorluluklarda vardır. Bir akşam geçen ilkbaharda muayenehaneye ihtiyar rahip Nikodimos sol avucunu yaralamış gelmiş, bakmayı ve temizletmeyi kabul etti yalnız yarayı dikmeye ve tetanoza karşı iğneyi kabul etmedi. « Meryem Ana ,beni ağır yaralanmamak için korudu O da beni iyileştirecek» dedi. Kutsal dağın muayenehanesinde ilk günlerde bulunduğum zaman ihtiyar rahip Yeremias geldi. Fazla konuşmadan bana söyledi:«Doktor kanserim var ilaçlarımı yazmaya geldim». Ben şaşırdım, kendime geldiğim zaman onu avutmaya çalıştım yalnız boşu boşuna… O’nun avutulmaya ihtiyacı yoktu çünkü zaten avutma O’nun içindeydi. «Doktorum şimdi iyiyim, kemiklerimde metastaz oldukça var, o zaman Tanrımıza dua et dayanmak için bana güç versin ». Çok ihtiyar rahiplerin işitme ve görme duyuları kuvvetlidir, onlarla oturmak ve sohbet etmek bana sevinç veriyordu, zira kendini başka bir adam hissedersin. Sana tecrübelerinden ve insanlığın ilminden takdim ettikleri bilgi yalnız değil. Sana başka bir hayatın huzurunun havasını geçiriyorlar. Onlara muayenehane ye yardım etmeye gidiyordum, doktorum zahmetin için sana vereceğimiz bir şey yok yanız bu akşam sana dua edeceğiz diyorlardı. Bunun en iyi ücretim olduğunu hissediyordum. Yalnız bu değildi, sanki bütün kalplerinden biraz şarap, biraz buhur ve bahçeden sebzeler ikram ediyorlardı. Genç rahipler aksine bize daha yakın, hastalığı daha az tetkik etmiş ve daha çok mantıklıdırlar. Çoğu yüksek tahsilli olup, muayenehaneye hastalandıkları zaman daha sık geliyorlar, benden daha bilimsel açıklama istiyorlar, sordukları sorular çoğu zaman beni derin araştırmaya yapmaya yöneltiyor, az değil ki onların önünde çok kez kitaplarımı açıp onlara daha geçerli bir cevap veriyordum ve bunu çok takdir ediyorlardı. Rahipler ölümü nasıl karşılıyorlar? Cesurca söyleyeceğim;korkusuzca ve aksine sevinçle karşılıyorlar. Birçok rahibin ölümünü gördüm hepsinin yaşları dolmuş, ve yaklaşık 80 yaş ve yukarı bu hayattan gidiyorlar. Üç ay önce Kutlumusiyu manastırına ait, inzivada yaşayan ihtiyar rahip Yusuf 108 yaşında öldü. Birgün önce manastıra gidip bütün rahiplerle veda etti. Aya Nikola inzivasında yaşayan ihtiyar rahip Prokopios 99 yaşında, yalnız yaşı ona görünmüyor yaz ve kış hep yalınayak dolaşıyor, hiç oturmaz tüm işleri yapar, özellikle terzilikle uğraşır, gözleri çok kuvvetli. Bana izlenim yapan şey ruhlarını teslim ederken bakarsın yüzlerinde bir dinginlik ve sakinlik var ve bu durum hepimize yayılyordu. Ölmeden önce ihtiyar rahipler onlara bakan genç rahiplere ruhani hayat üzerinde tavsive edip onlara dua edip kutsuyorlar. Çoğu ne zaman öleceklerini biliyorlar onun için bu sonsuz yolculuğa hazırlanırlar, ruhani baş rahibe itiraf edip kutsal Kominyon’u alırlar, herkesten bağışlanmalarını ve dualarını isteyip , ruhlarını Göklerdeki Pederimize teslim ediyorlar.Gittikleri zaman kendimizi daha fakir hissediyoruz. Kutsal Dağda rahipler böyle ölür, kendileriyle, Tanrıyla, herkesle ve her şey ile barışmış, görünmeyen azizlerdir hiç kimse onları bilmedi ve bilmeyecek.
Dr. İ.Karakasidis

11 Eylül 2009 Cuma



«Ardımdan gelmek isteyen, kendini inkâr etsin, çarmıhını yüklenip beni izlesin.»
Matta 16:24

8 Eylül 2009 Salı

Antakyalı Aziz İğnatius
Efeslilere Mektup, 2,2.5,2
Birliğin ahengi içinde.
Sizleri yücelten İsa Mesih’e her yönden şükretmeniz gerekir ki tek bir itaat duygusunda birleşerek, yani episkopos ve ruhbanlara bağlı kalarak her alanda, her bakımdan azizleşmeniz mümkün olsun.
Ben önemli bir kişiymişim gibi size emir vermiyorum, çünkü bu kurtarıcı isme bağlı olsam bile henüz İsa Mesih’te yetkinliğe ulaşmış değilim. Henüz şakirt olmaya başlıyorum ve sizlere aynı öğretimi paylaşan arkadaşlar olarak hitap ediyorum. Beni asıl sizin savaşa hazırlamanız gerekirdi, bana inanç, yüreklilik, sebat, sabır aşılayarak. Ancak, içimizdeki sevgi hakkınızda sessiz kalmama müsaade etmediği için, sizden önce harekete geçerek, sizleri Tanrı’nın tasarısı ile uyum içinde yaşamaya davet etmek istiyorum.
Çünkü hayatımız olan ve ondan ayrı düşmeyi düşünemediğimiz İsa Mesih, Pederin tasarısıdır. Tüm yerleşmiş episkoposların İsa Mesih’in görüşünde yer aldıkları gibi. Bu nedenle, episkoposunuzun görüşü ile uyum içinde yaşamanız gerekir. Zaten yaptığınız da budur. Haklı bir üne sahip, Tanrı’ya layık ruhbanlarınız, gitarın telleri gibi birbiriyle uyum içindedir. Böylece, duygu birliği ve sevgi ahengi içinde İsa Mesih’in övgüsünü okuyorsunuz. Her biriniz bir koro oluşturuyorsunuz, birliğin ahengi içinde, birlik içinde Tanrı’nın güftesini benimseyerek, tek bir sesle, İsa Mesih aracılığı ile Peder’e övgü okuyabilmeniz için.
O zaman Peder size kulak verecek ve yaptığınız iyi şeyler yüzünden sizleri Oğlu’nun uzuvları olarak tanıyacaktır. Bu nedenle Tanrı’ya her zaman paydaş olmak için kusursuz bir birlik kurmanızda fayda vardır.
Ben bile çok kısa bir zamanda episkoposunuzla, beşeri yönü olmayan, sadece tinsel bu denli bir yakınlık kurabildimse, ne mutlu ona böylesine bağlı olabilen sizlere! Kilise’nin İsa’ya, İsa’nın Pedere bağlılığının timsali bir bağlılık bu, şöyle ki her şey birlik içinde ahenk buluyor. Kimse yanılgıya kapılmasın. Her kim mabedin dışında kalırsa, kendini Tanrı ekmeğinden mahrum eder. İki inanan bir araya geldiğinde, duaları böylesine etkin olabiliyorsa, episkoposla tüm Kilisenin duasına ne demeli!
Episkopos ile birlik içinde, gerçek Hıristiyan olmak.
İgnatius, diğer adı ile Theophoros (Tanrı’yı taşıyan) tarafından İsa Mesih aracılığı ile Pederin inayetiyle kutsanan Kiliseye. Menderes kıyılarındaki Manisa Kilise’sini onun adına selamlıyor, ona Peder Tanrı ve İsa Mesih’te sonsuz mutluluklar diliyorum.
Birbirinize beslediğiniz sevginin Tanrı tasarısına tamamen uygun olduğunu işittiğim için, bunun bana verdiği mutlulukla sizlere İsa Mesih’e beslediğim iman içinde hitap etmek istedim. Taşıdığım zincirlere karşın Tanrı ihtişamına uygun bir adla onurlandırılmış bulunduğumdan, Kiliselerin övgüsünü okuyorum, ebedi hayatımızın İsa Mesih’in tenine ve ruhuna bağlı kalmalarını diliyorum. Her şeyin üstünde olan iman ve muhabbette birlik olmalarını diliyorum. En önemli tüm saldırılarına karşı koyup onlardan kurtulduktan sonra, Onun sayesinde rahipler Bassus ve Apollonius, yardımcısı diyakoz Zotion’ un aracılığı ile sizi görmek şerefine nail olduğum için, onun yanımda bulunmasını arzu ediyorum, çünkü o Tanrı’nın inayetiymiş gibi episkoposa, İsa Mesih’in töresiymiş gibi de ruhban topluluğuna itaat etmektedir.
Episkoposunuzun gençliğini istismar etmemeniz gerekir. Aksine, Peder Tanrı’nın kudreti uğruna ona elinizden gelen saygıyı gösteriniz. Çünkü saygıdeğer rahiplerinizin episkoposun genç yaşından faydalanmadıklarını biliyorum. Tanrısal ihtiyatın yönlendirdiği kişiler olarak ona tabi olmaktadırlar, daha doğrusu, ona değil, cemaatin episkoposu ve koruyucusuna, İsa Mesih’in babasına. Bizi sevmiş olan bu Peder’e hürmet olarak hiçbir art düşünce taşımadan itaat gerekir. Çünkü kişi bir şeyi gizlediğinde, gözle görünen episkoposu değil, gözlere gizli kalan episkoposu yanıltmaya yeltenir. Bu tür bir davranışın muhatabı insan değil, gizlileri bilen Tanrı’dır.
Bu nedenle Hıristiyan adını taşımak yetmez, Hıristiyan olmak gerekir. Bazıları episkoposun adını ağzından düşürmez, ama her şeyi o yokmuş gibi yapar. Bu insanların vicdanının müsterih olacağını sanmıyorum, çünkü toplulukları meşru olmadığı gibi Tanrı buyruğuna da uygun değildir. Çünkü her şeyin bir sonu vardır ve işte önümüzde ölüm ve hayat ve herkes ait olduğu yere gitmelidir. Bunun için de iki akçe vardır; Tanrı akçesi ve dünya akçesi ve her biri kendine özgü bir işaret taşır. İnanmayanlar bu dünyanın işaretini, sevgi içinde olan inananlar ise İsa Mesih aracılığı ile Peder Tanrı’nınkini taşır. İsa Mesih inayeti ile, cefasına paydaş olmak için özgürce ölmeye karar vermezsek, O’nun hayatını içimizde taşımayız.

1 Haziran 2009 Pazartesi


Artık ben yaşamıyorum, Mesih bende yaşıyor. Galat. 2,20

22 Nisan 2009 Çarşamba

RABİMİZİN DİRİLİŞİ.

İSA MESİH DİRİLDİ - HAKİKADEN DİRİLRDİ !!!

24 Mart 2009 Salı

TANRI VALİDESİNİN MÜJDESİ.

SEVİN EY GÜVEYİ OLMAYAN GELİN.





25 MART

Tanrı validesi ebediyen bakire - Olan Meryem’in Müjdesi.

Ey nimete eren Tanrı Validesi Meryem, Rab seninledir. Sen kadınlar arasında mübareksin ve senden doğan mübarektir. Çünkü sen kurtarıcımızı doğurdun.


http://www.ortodoksluk.org/ikonalarintefsiri-meryemana2.html

9 Mart 2009 Pazartesi

“Merhamet eyle ey Allah’ım merhamet eyle”


Halep ve İskenderun Metropoliti Pavlos Yazıcı.

“Merhamet eyle ey Allah’ım merhamet eyle”


Büyük oruç mücadelesinin ilk haftası sona erdi. Girit Başepiskoposu Aziz Andreas kanunundaki tövbe yarışları “Ey Allah’ım merhamet eyle” sözleriyle sükun buldu. Bazıları, Rab ile konuşmanın zevkini tattı. Bazıları ise, kendi fikirlerince bunu daha münasip bir zamana ertelediler. Fakat bununla birlikte dinsel vecibelerini oruç süresi içinde tekmil etmeyi ümit ediyorlardı. Peki bunu neden bir vecibe olarak isimlendiriyorlar? Hangi akıllı insan, mutluluk kapısının önünde dururken oradan alıkonulur? Çünkü ona şöyle diyorlardı: ‘Biraz bekle bu kapıları açma gücü olan gelsin o zaman sen de münasip bir şekilde girmek için kendini hazırlarsın.’
Oysa Hıristiyanlık sırlarını, kabul etmiş ve yalan felsefesine kendini
kaptırmamış olan insan, ebedi kurtuluş antlaşmasını kendisi teslim alır.
Yeryüzündeki yaşamımızın gayesi de budur. Evet Hıristiyanlık yolu güç,
dikenli ve çeşitlidir. Bize düşen, yerimizden kalkıp yaklaşmaktır. Sonra Rab yardımımıza koşar. Çünkü O her zaman bizimledir.(Matta 28 : 20) Bu nedenle Kilise bize şöyle dua etmeyi öğretiyor: “Bildiğin hükümlerle, ben müstahak olmayan kulunu kurtar ya Rab” (3. saat duasından) Havarilerin hepsi aynı anda Mesih İsa’ya yaklaşmadılar. Bu gün okunan İncil bölümü bize Natanael’in yüreğine dolan şüphe korkusunu gösteriyor. Çünkü Filippos’a şöyle dedi: “Nasıra’dan iyi bir şey çıkabilir mi?” O zaman İsa onu daha önceden tanıdığını söyleyince, Natanael derhal seslendi: “Ey Muallim sen Allah’ın oğlusun, sen İsrail’in Kralısın.” İsa’da ona, bu sözlerini ödüllendirircesine: ‘Size doğusunu söyleyeyim, göğün açıldığını, Tanrı meleklerinin insanoğlu üzerinde yükselip indiklerini göreceksiniz” dedi. Gerçekten şu anda gökler bizim için açılmıştır. Çünkü cennet kapılarını açma gücü olan gelmiştir. O kapıları ardına kadar açmıştır. Yakup’un rüyasında gördüğü durum geçekleşti. Yakup rüyasında, gökleri ve yeri birbirine bağlayan merdiveni ve onun üzerinde inip çıkan melekleri görmüştü. Bakire Meryem vasıtasıyla İsa Mesih yeryüzüne inerek beden aldı. Kendisine iman edenleri gök yüzüne almak için insan suretine büründü. Bütün bu olanlarda Allah’ın melekleri ona hizmet ediyordu. Meleklerin reisi olan Cebrail Bakire Meryem’e Mesih’in gebeliğini müjdeledi. Aynı şekilde melek Beytlehem çobanlarına Mesih’in doğuşunu müjdeledi. O anda meleklerden bir gurup: “Ey yücelerde Rabbe izzet , yeryüzünde razı olduğu insanlara selamet” ilahisini terennüm ettiler. (Luka 2 : 14) Aynı zamanda bir melek kadınlara Mesih’in dirilişini müjdeledi. Ve melekler İsa’nın havarilerine: “İşte göğe yükseltilen Mesih, gördüğünüz gibi aynı şekilde geri gelecektir” (Elçilerin işleri 1:11) müjdesini verdi. Bütün bunlardan daha yüce ve daha mutlu olan Rabbin sözlerini söyleyeceğim sizlere: bu andan itibaren göğün açıldığını ve Allah’ın meleklerinin inip çıktığını göreceksiniz. Bu aynı zamanda biz günahkarlar ile de ilgilidir. Zira Rab İsa Mesih kendisi şöyle dedi: “Benim etimi yiyip, kanımdan içenin ebedi hayatı olacaktır, ben onu dünyanın sonunda dirilteceğim.(Yuhanna 6 : 45) Benim olduğum yerde siz de yanımda olacaksınız.(Yuhanna 14 : 3) Yani göklerin krallığında benimle olacaksınız ve Allah’ın melekleri, kurtuluşu miras almak
isteyenlere hizmet edecektir.(İbraniler 1 : 14) Bütün yollarımız da bizi koruyacaktır. (Mezmur 90 : 11) Duymadınız mı? Allah’ın melekleri bizlere hizmet mi edecek? Ey Rabbim merhametin önünde eğiliyorum. Ben günahkar kulun için yeryüzüne inişine secde ediyorum. İnsanlara olan sevgin için yaptıklarına yücelik olsun.

İKONALAR PAZARI

ORUCUN BİRİNCİ PAZARI
(İKONALAR PAZARI)


“Ey Rabbim merhametin önünde eğiliyorum. Ben GÜNAHKÂR kulun için yeryüzüne inişine secde ediyorum. İnsanlara olan sevgin için yaptıklarına yücelik olsun.”

AZİZ YUHANNA İNCİLİNDEN ALINAN SÖZLER;

İncil:Yuhanna : 1 ; 43 – 51

Bir zamanlar; 43İsa, Celile’ye gitmeye karar verdi. Filipus’u bulup ona, “Ardımdan gel” dedi. 44Filipus da Andreas ile Petrus’un kenti olan Beytsayda’dandı. 45Filipus, Natanel’i bularak ona, “Musa’nın Kutsal Yasa’da hakkında yazdığı, peygamberlerin de sözünü ettiği kişiyi, Yusuf oğlu Nasıralı İsa’yı bulduk” dedi. 46Natanel Filipus’a, “Nasıra’dan iyi bir şey çıkabilir mi?” diye sordu. Filipus, “Gel de gör” dedi. 47İsa, Natanel’in kendisine doğru geldiğini görünce onun için, “İşte, içinde hile olmayan gerçek bir İsrailli!” dedi.
48Natanel, “Beni nereden tanıyorsun?” diye sordu.
İsa,“Filipus çağırmadan önce seni incir ağacının altında gördüm"”yanıtını verdi.
49Natanel, “Rabbi, sen Tanrı’nın Oğlu’sun, sen İsrail’in Kralı’sın!” dedi.
50İsa ona dedi ki, “Seni incir ağacının altında gördüğü-mü söylediğim için mi inanıyorsun? Bunlardan daha büyük şeyler göreceksin. 51Sonra da, “Size doğrusunu söyleyeyim, göğün açıldığını, Tanrı meleklerinin İnsanoğlu üzerinde yükselip indiklerini göreceksiniz” dedi.

1 Mart 2009 Pazar

KÖTÜLÜKLERİN BAĞIŞLANMASI

KÖTÜLΧρώμα  κειμένουÜKLERİN BAĞIŞLANMASI
“ALTINAĞIZLI YUHANNA’DAN”
“Başkalarının suçlarını bağışlarsanız, göksel babanız da sizin suçlarınızı bağışlar. Ama siz başkalarının suçlarını bağışlamazsanız, babanız da sizin suçlarınızı bağışlamaz.(Matta 6:14)”
Rabbimiz İsa Mesih’in bu sözdeki isteği iki yönlüdür. Birincisi kendi suçlarımızın farkında olmamız, ikincisi ise başkalarının suçlarının bağışlanmasıdır. Başkalarının günahlarını affedebilmemiz için kendi günahlarımızı bilmemiz önemlidir. Zira insan kendi hatalarını görerek, yakınındakini bağışlayabilir.
Bunu yalnız sözle değil, gerçekten ve yürekten yapmalıyız ki, kin nedeniyle kılıç bize yönelmesin. Bize yapılan ihanetin zararı, kendimize yapacağımız zarardan daha azdır. Zira kindar olmakla, kendimizi Rabbin yüce yargılamasına maruz bırakırız. Eğer bizi üzenleri seversek zarar onların başına gelir. Bu nedenle de acı çekerler. Bunun aksini yaparsak acıyı kendimiz çekeriz.
Bu nedenle işte şu kişi beni üzerek zarar görmeme sebep oldu diye, yakınma. Bu gibi sözleri çok söylemek, düşmanının sana yapabileceği iyilikleri dağıtır. Zira düşmanın sana böyle davranmakla günahlarından kurtulmanın yolunu açmaktadır. İhanetin büyük olması senin kötü işlerden arınman için sebep olacaktır. Bu yüzden eğer biz istersek kimse bize kötülük yapamaz.
Biz neden insanlar için konuşuyoruz Yücelmemiz için iblis bize vasıtayı sunuyor. Çok azap çeken Hz. Eyüp örneğinde bunu görüyoruz. Eğer iblis dahi yüceltilmemiz için sebep olursa neden düşmanlardan korkalım. Acılara sabırla tahammül edersek, sahip olacağımız iyiliklere dikkatimizi verelim. İhanete uğrayıp ta öfkelenmeyeni; sevenleri takdir eder. Öfkeden kaçınan insanı, dostları kucaklar. Kendi nefsinde düşmanlığı denemeyen kişi, üzüntüyü yaşamaz. Yakınına düşmanlık beslemeyen kişinin düşmanı olmaz. Rabbin merhametine nail olur. Başkalarını sevmeyen, kendi kendini tehlikeye maruz kılar. Ama onları seversek kendimize iyilik etmiş oluruz. Öyleyse Allah’ın sevgisini kazanmamız için başkalarına düşmanlık beslemeyelim. Hatta Allah’a karşı çok borcumuz da olsa Rab bize acır ve rahmetini esirgemez. Günahkâr isek, günahlarımızdan kurtuluruz. Eğer Salihlerden isek Rabbin krallığına kolaylıkla gireriz. Yakının seni üzerse ona karşı iyi ol, ona kin besleme, gözyaşları dök ve ağla, böylelikle Rabbi kızdırmamış olursun. Bununla da iyi bir iş yapmış olursun. Rab İsa Mesih’in ölüme giderken sevinçli olduğunu hatırlayınız. Onu haça gerenler için dua etti. Onun yolundan giden bizler de onun yaptığı gibi yapmalıyız. Bize yöneltilen bu üzüntülerin bize yararı var, bundan dolayı üzülmemeliyiz. Eğer bir yakının başkaları önünde sana iftira ederse, kendi kendini kısasa maruz bırakır ve bundan sorumlu olur. Yalnız-ca yaptığı iş nedeniyle değil ayrıca seni yargıladığı için de sorumlu olur.
Allah’ın biricik kuzusu ne küfürlere ve eziyetler katlandı. Onun için şöyle dedi : “Eğer insanlar evin efendisine Baalzevul (kelimenin anlamı: sineklerin efendisi) derlerse ev halkına daha neler demezler. (Matta 10:25)” Kötü ruh Rab İsa Mesih’e küfretmekle kalmadı, ona ikiyüzlü ve Allah’ın düşmanı diyerek iftira etti. Herkesin önünde seni üzen sana kötülük yapan yakının, gerçekte kendi şerefini kırmış ve sana bir taç hazırlamıştır.
O halde sana kötülük eden için üzül ama kendin için sevin, çünkü sen “Güneşini hem kötülerin hem iyilerin üzerine doğuran(Matta 5 : 45)” Rab ile aynı durumda oldun. Eğer Rabbe benzemiyorsan ki bu iyi olan insanlar için zor değildir, o zaman Yakup’un oğlu iffetli Yusuf’u örnek al. Yusuf kardeşlerinden çok kötülükler gördüğü halde, onlara büyük iyilikler yaptı. Ona yaptıkları kötülükleri hiç dile getirmedi. Rabbi gören Musa’ya bakınız, kendisine nice kötülükler yapan Yahudiler, büyük hakaretler ve zulüm gören Aziz Pavlus’a bakınız, Yahudilerin üzerindeki laneti onların yerine yüklenmek istedi. Diyakosların başı Aziz İstefanos’u hatırlayınız, kendisini taşlayarak öldüren katillerinin günahları affedilsin diye dua ediyordu. Her birimiz bunları hatırlayalım ki, Rab bize günahlarımızı bağışlasın. Yücelik ve görkem şimdi, her zaman ve sonsuzluğa kadar şan ve şerefle yüce Rabbimiz İsa Mesih’indir.
“Uygun zaman ve kurtuluş günü işte şimdidir.” (2.Korintos 6:2) Duaların ve yakarışların kabul edildiği vakit geldi. Yüce Tanrı’ya gerçek saygıyı gösterenler için Göklerin Krallığı yakındır. Yaşamını temiz bir halde geçirenler için kutsal oruç zamanı geldi. Ey kardeşler, sevgi ve temiz bir yürek ile orucumuzu koruyalım çünkü o bunu hakkediyor. Orucu bu duygularla yaşarsak makbuldür. Bu kutsal oruç ile şeytanla mücadele edelim. Çünkü şeytan oruç ve dua olmadan kahredilemez. Orucumuzu dualarla tamamlayalım ve O’ndan dileyenleri geri çevirmesin diye Rabbe yalvaralım. Bu oruç melekleri ve özellikle koruyucu meleğimizi hoşnut eder. Zira oruç vasıtasıyla meleklerin dostluğuna nail oluruz. Ayrıca bu kutsal orucu sevgi, iman ve ümitle geçirirsek Rab İsa Mesih’le birlikte peygamberler, resuller ve azizler de memnun olurlar. Çünkü onlar da bu orucu aynı duygular ile geçirirlerdi. Musa oruç tuttu bu sayede mucizeler yaptı ve Rabbi görmeye nail oldu. İlyas peygamber de oruç vasıtasıyla ateşten bir araba ile göklere yükseldi. Danyel peygamber oruçla yüceldi ve aslanların ağzını tıkadı.
Aynı şekilde peygamberler ve İsa Mesih’in havarileri de oruç tuttular rabbimiz İsa Mesih’te oruç tuttu ve bize orucun nasıl tutulması gerektiğini öğretti. Kadınlar ve erkekler oruç tutarak nefislerini aklasınlar. Kızlarımız oruç tutsunlar Rabbimiz geldiğinde onunla birlikte düğün evine girebilsinler.
İçinde yakınları için kin ve nefret besleyenler, önce kendilerini bu duygulardan arındırıp sonra oruca ve duaya yaklaşsınlar. Kardeşlerine kin düşmanlık besleyenler Rab ten uzaklaşır. Kardeşleriyle barışmadan Rabbe yaklaşamaz. Bu vaziyette oruç ve dua Rabbi hoşnut kılar. Kardeşlerini affetmezsen, boşuna oruç tutma ve dua etme. Zira Rab seni kabul etmez. Bedenini ve nefsini oruçla duayla yoracağına git kardeşlerinle barış. Yüreklerinde kin, nefret, öfke ve düşmanlık besleyenler şeytanın dostudur. Rabbin dostu olamazlar. Bedeninizde hiçbir kir ve günah kalmaması için orucu gerçek tövbe ve iyi işlerle geçirelim. Fitne fesattan kaçının. Rabbi yüceltin. Kibirlenmeyin ve mağrur olmayın fakat mütevaziliği kuşanın. Hırsızlıktan nefret ediniz, zinalıktan uzak durunuz, yalan şahitlikten kaçının.
Göksel Krallığa, doğru işlere erişebilmenin yolunu Rabbimiz İsa Mesih bize nimetiyle gösterdi. Tövbemiz samimi olsun Duayı, orucu ve fakirlere yardımı sevelim. Birbirimizi karşılıklı sevgi ile sevelim. Çünkü sevgi kutsal yasayı yerine getirmektir.(Romalılar 13:10) Ey kardeşler, her şey geçicidir. Yalnızca yaptıklarımız bize refakat edecektir.
O halde, hepimiz için kaçınılmaz olan ebedi yolculuğumuz için, bize refakat edecekleri hazırlayalım. Amin.

BEYAZ YEMEME YORTUSU PAZARI

BEYAZ YEMEME YORTUSU PAZARI



“İNSANLARIN SUÇLARINI BAĞIŞLARSANIZ GÖKSEL BABANIZDA SİZLERİ BAĞIŞLAR AMA BAĞIŞLMAZSANIZ GÖKSEL BABANIZDA SİZLERİ BAĞIŞLAMAYACAKTIR.”
MATTA 6:14



MATTA İNCİLİNDEN ALINAN SÖZLER;

İncil: Matta : 6 ; 14 – 21



Rab şöyle dedi:14“Başkalarının suçlarını bağışlarsanız, göksel babanız da sizin suçlarınızı bağışlar. 15Ama siz başkalarının suçlarını bağışlamazsanız, Babanız da sizin suçlarınızı bağışlamaz.”
16“Oruç tutuğunuz zaman, iki yüzlüler gibi surat asmayın. Oruç tuttuklarını insanlara belli etmek için kendilerine perişan bir görünüm verirler. Size doğrusunu söyleyeyim, onlar ödüllerini almışlardır. 17Siz oruç tutuğunuz zaman, başınıza yağ sürüp yüzünüzü yıkayın. 18Öyle ki, insanlara değil, gizlide olan Babanıza oruçlu görünesiniz. Gizlilik içinde yapılanı gören babanız sizi ödüllendirecektir.” 19“Yeryüzünde kendinize hazineler biriktirmeyin. Burada güve ve pas onları yiyip bitirir, hırsızlar da girip çalarlar. 20Bunun yerine kendinize gökte hazineler biriktirin. Orada ne güve ne pas onları yiyip bitirir, ne de hırsızlar girip çalar. 21Hazineniz neredeyse, yüreğiniz de orada olacaktır.





25 Şubat 2009 Çarşamba

“EBEDİ AZAP VE KORKUNÇ YARGILANMA”


Halep ve İskenderun Metropoliti Pavlos Yazıcı.
“EBEDİ AZAP VE KORKUNÇ YARGILANMA”

Mesih’te sevgili kardeşler,
Hz. Süleyman şöyle diyor: “Her şey boş, bomboş” ve Kral Davut şöyle terennüm ediyor: insan bir gölge gibi dolaşır boş yere çırpınır.
Gerçekten, boş şeyleri sevenler mal ve başka şeyler biriktirenler, hemen yok oluyorlar. Bu dünyevi şeylerden bir şey almadan giderler ve bu nedenle rahat etmezler. Her şeyi burada bırakacağız, doğduğumuz gibi çıplak gideceğiz. Ebediyete o ilahi Yargıcın önüne gideceğiz. Yürek hüznüyle ve çıplak olarak, derin bir üzüntü korku ve dehşet ile mahkeme önünde duracağız. Orada acıma, şefaat ve savunma yoktur. Orada herkes yaptığının söylediklerinin ve düşüncelerinin hesabını verecektir.
Ey kardeşlerim, geçekten orada dünya yaratıldığından beri benzeri görülmemiş bir korku ve endişe olacaktır. Bütün göksel güçler Serafim ve Şerubimler ile göklerdeki ve yeryüzündeki her şey görünecek, yeryüzündeki ve altındaki her şey titreyip sarsılacak. Mezarlar açılacak, ölüler kalkacak, diriler duracaktır. Allah’ın peygamberi olan Danyel, gelecekteki bu yargıyı, günahlarımızı yüklenmiş olarak gün doğumundan batışına kadar yargılandığımızda
nelere maruz kaldığımızı görünce korkudan sarsılacaktır. O anda dostlar ve
yakınlarımız nerede? Biriktirdiğimiz değerli mallar nerede? Fakir, yetim ve sefilleri hor görüp kovan ve her iyiliği kendine mal edip kendini mümin ve tercih edilenler olduğunu iddia edenler nerede? Yeryüzünde devamlı kalacağını iddia edip yüreklerinde Allah korkusu taşımayan ve gelecekteki azaba iman etmeyenler nerede? Yiyelim ve içelim nasıl olsa yarın öleceğiz (İşaya 22:13)
Bu yaşam nimetlerinden zevk alalım, sonra ne olacağa bakarız? Diyenler nerede? Allah merhametlidir, günahkârları affeder mi? Yargılanan günahkârlar adil mahkemeden kovulurlar, azaba sürülürler, orada ağlama ve gözyaşı vardır.
Arkalarına baktıkları zaman onlardan ayrılmış olan Salih insanları görürler. Cennetin güzelliğini ve göklerin nurunu ve Salihlerin yaşamlarında iyilik için yaptıkları mücadeleden dolayı yüce Allah’ın onlara hibe ettiği nimetleri görürler. Daha sonra bu günahkârlar yavaş yavaş yakınlarından, akrabalarından ve Salihlerden uzaklaşarak, bütün ümitlerini gerçek nura ve bütün mutluluk imkânlarını kaybetmiş olarak Allah’tan ayrılırlar.
O zaman tamamen terk edildiklerini, bütün umutlarının yokluğunu, hiç kimseden yarar ve şefkat kalmadığını anlarlar, acıyla ağlayarak, ah çekerek ve kör yüreğimiz bizi nasıl aldattı diye yakınırlar. Allah bize kutsal kitabı ile seslendi. Onu dinlemedik, bu yüzden şimdi ona haykırıyoruz. Ama O bizden yüzünü çeviriyor. Kendi kendimizi bu kötü duruma biz getirdik, çünkü bize bütün bunları bildirdi ama biz dinlemedik bize ihtarda bulundu ama korkmadık, bize vaazda bulundu yola gelmedik Allah’ın kelamını işittiğimiz halde inanamadık. Rabbin yargısı adildir. Şu anda hak ve adaletle yargılanıyoruz. Yaptıklarımızın karşılığını alacağız. Geçici zevkler karşılığı olarak, azabı alacağız ihmallerimiz nedeniyle sönmeyen ateşte yargılanacağız. Boş olan övünçler nedeniyle gerçek yücelikten,
gelip geçici hevesler uğruna cennet sevincinden, geçici zenginlikler yüzünden ebedi iftihardan sonsuza dek mahrum edildik. Herkes, Allah ve azizler bizleri terk etti. Yardım edilecek bir durumumuz yok. Tövbe zamanı geçti, gözyaşının hiçbir yararı yok. İşte günahkârlar bu şekilde sızlanacaklardır.
Ey azizler, ey resuller, ey peygamberler, ey şehitler bizi kurtarın, ey yaşam veren kutsal haç, rabbimizin validesi Meryem annemiz bizi kurtar diye haykıralım mı? Fakat hiçbiri bizi duymaz, duysa da bize bir yarar sağlamaz. Çünkü bütün şefaatler sona erdi. Böylece günahkârlar, ebedi ateşin ve ölmeyen kurtların bulunduğu cehenneme gönderilirler. (Markos 9:43)
Çağlar geçer, orada geçer her saat bir çağ kadar uzundur. Allah’ın sesi cehennem sakinleri üzerinde dolaşmakta ve şöyle demekte: “Ben hala kızgınım.” Bu söz oradakilerin kulaklarında yankılanır. Meleklerin zihinleri geçen çağları saymakta aciz kalır, azap çekenler ise bu azabın ne zaman başladığını unuturlar. Oysa Allah’ın o sözleri işitilmeye devam eder: “Ben hala kızgınım.”
Peygamberler, azizler ve resuller Rabbin bu korkunç yargı gününü anlattılar. Kutsal kitap şimdiye kadar bu korkunç yargı gününü bize ikaz etmektedir. “Ümitli olun, uyanık ve dikkatli olunuz, dua ediniz, tövbe ediniz ve her zaman hazırlıklı olunuz çünkü Rabbin geleceği günü ve saati bilemezsiniz. (Matta 25:13)” Yaşamın sorunları ve zevklerin sarhoşluğu, yüreğinizi ağırlaştırmasın. Çünkü o gün aniden gelebilir. (Luka 21:34) Peygamber ve Kral
olan Davut bu yargı gününü her zaman zikrederdi, öyle ki ağlamaktan yatağı gözyaşları ile ıslanırdı Allah şöyle yalvarırdı: “Kulunla yargıya girme, çünkü hiçbir canlı senin karşında aklanınız”.
O gün gelmeden, bu mücadeleye başlayalım. Kendimizi önemseyelim ki o korkunç saat mahkeme önünde yargısız durabilelim. Rabbimizin yüzüne, tövbeyle duayla oruçla ve gözyaşıyla çıkalım. O gelmeden biz Ona gidelim.
Çünkü herkesin korkuyla beklediği o kaçınılmaz ölüm saati birden karşımıza çıkacaktır. Bunu düşünenler azaldı. Ruhun bedenden ayrıldığı o an korkunçtur. O gün sözler dudaklarda durur ve dil konuşamaz bir hal alır. O gün dostlarımızı, kardeşlerimizi tanıyamayız, tanısak da onlarla konuşamayız. Etrafımızda şikayet eden çocukları görürüz ama onlardan yaslı bir yürekle ayrılırız. Çünkü o saatte ne dostlar ne de yakınlarımız bizim için önem arz etmez. Çünkü günahlarız bize sıkıntı vermektedir. Rabbin huzuruna nasıl çıkıp aklanacağız, affını nasıl kazanacağız ve sonumuz ne olacak kaygısı bizleri endişelendirmektedir.

ET YEMEME YORTUSU PAZARI

ET YEMEME YORTUSU PAZARI


“Dünya kurulduğundan beri sizin için hazırlanmış olan egemenliği miras alın! Çünkü acıkmıştım, bana yiyecek verdiniz; susamıştım, bana içecek verdiniz; yabancıydım, beni içeri aldınız. Çıplaktım, beni giydirdiniz; hastaydım, benimle ilgilendiniz; indandaydım, yanıma geldiniz.”
Size doğrusunu söyleyeyim, bu en basit kardeşlerimden biri için yaptığınızı, benim için yapmış oldunuz.’
İSA MESİH
MATTA İNCİLİNDEN ALINAN SÖZ
İncil : Matta : 25 ; 31 – 46
31“İnsan oğlu kendi görkemi içinde bütün melekleriyle birlikte gelince, görkemli tahtına oturacak. 32Ulusların hepsi O’nun önünde toplanacak, O da koyunları keçilerden ayıran bir çoban gibi, insanları birbirinden ayıracak. 33Koyunları sağına, keçileri soluna alacak.
34“O zaman Kral, sağındaki kişilere,‘sizler babanın kutsadıkları, gelin!’ diyecek.‘Dünya kurulduğundan beri sizin için hazırlanmış olan egemenliği miras alın! 35Çünkü acıkmıştım, bana yiyecek verdiniz; susamıştım, bana içecek verdiniz; yabancıydım, beni içeri aldınız. 36Çıplaktım, beni giydirdiniz; hastaydım, benimle ilgilendiniz; zindandaydım, yanıma geldiniz.’ 37“O vakit doğru kişiler O’na şu karşılığı verecek: ‘Ya Rab, seni ne zaman aç görüp doyurduk, susuz görüp su verdik? 38Ne zaman seni yabancı görüp içeri aldık, ya da çıplak görüp giydirdik? 39Seni ne zaman hasta ya da zindanda görüp yanına geldik?’
40“Kral da onları şöyle yanıtlayacak:‘Size doğrusunu söyleyeyim, bu en basit kardeşlerimden biri için yaptığınızı, benim için yapmış oldunuz.’
41“Sonra solundakilere şöyle diyecek: ‘Ey lanetliler, çekilin önümden! İblis’le melekleri için hazırlanmış sönmez ateşe gidin!42-43Çünkü acıkmıştım, bana yiyecek vermediniz; susamıştım, bana içecek vermediniz; yabancıydım, beni içeri almadınız; çıplaktım, beni giydirmediniz; hastaydım, zindandaydım, benimle ilgilenmediniz.’
44“O vakit onlarda şöyle karşılık verecekler:‘Ya Rab, seni ne zaman aç, susuz, yabancı, çıplak, hasta ya da zindanda gördük de yardım etmedik?
45“Kral da onlara şu yanıtı verecek: ‘Size doğrusunu söyleyeyim, mademki bu en basit kardeşlerimden biri için bunu yapmadınız, benim için de, yapmamış oldunuz.’
46“Bunlar sonsuz azaba, doğrular ise sonsuz yaşama gidecekler.”

15 Şubat 2009 Pazar

TÖVBE KAPISI

Halep ve İskΧρώμα  κειμένουenderun Metropoliti Pavlos Yazıcı.
KAYBOLAN AKILLI EVLAT HAFTASI
~ Tövbe Kapısı ~
Χρώμα  κειμένου
«Kalkıp şimdi babama döneyim»
İncilin bu bölümü zihinlerimizde birçok soru yaratır. Mesela: Küçük oğul ayrılmayı isteyince babayı oğlunun bu düşüncesine saygı göstermeye ve malından ona düşen payı verip vedalaştırmaya iten neydi? Sevgi değil mi? Sevgi özgürlüğe, hatalı da olsa saygı duyar. Babanın, kaybolan oğlunun beklemesinin sebebi neydi? Ona olan sevgi ve şefkati değil mi? Bu babanın, oğlundan geçmişin hesabını soracak yerde onu dışarıya kadar gelip ikram ve öpücükle karşılamasının sebebi neydi? Sebep tabi ki ona olan sevgisiydi.
Bu baba ne kadar sevgi doluydu ki, büyük oğluna gidip içeriye girmesi için rica ediyordu. Sebep neydi? Herkese olan büyük sevgisiydi.
Ne büyüksün ey insanları seven. İşte Yuhanna’nın «Sevgi» diye tanıttığı Göksel Baba budur. Onu bu kelimeden başka iyi tanıtacak bir sıfat yoktur. Bütün bu soruların kolay cevapları vardır. Ama daha zor olan soru ise şudur: Küçük oğulu kalkıp babasına gitmeye iten sebep neydi?
Sorunun iki cevabı vardır. Birincisi, aynı günahtır. (Onu ayrılmaya iten günah). Günahlı yaşam hoştur. Günah keçi boynuzu gibi aldatıcıdır. İlk etapta çekici ve tatlıdır ama son tadı acıdır. Çoğunlukla günah birikimi tövbe için itici olur. İnsan yapı açısından Salih olarak yaratıldı. Bu nedenle kötülükler dünyasında yabancı olarak yaşaması zordur. Kötülüklerde insan rahat etmez.
Bununla birlikte birçok insanın, günahların keçi boynuzuyla Allah’a yabancı olarak yaşadıklarını biliyoruz. Hayatlarını değiştirmeden karanlığın pençesinde kaldılar. Bu nedenle küçük oğulu etkileyip tövbe etmeye veya babasına dönmeye sevk eden esas sebep şuydu: Şefkatli Baba. Mutlaka bu oğul gurbette, hiç kimsenin kendisine bir keçi boynuzu bile vermediği o ortamda, babasının sevgisini ve inayetini anımsadı. Bu tatlı göksel gerçek, yorgun ve bitkin olan bu oğulun eklemlerine, kalkıp dönmesi için hayat verdi.
Tövbe kapısı budur. Tanrısal sevginin dökülüşü ve baba sevgisinin taşmasıdır. İlahi şefkat uzaklaşan herkes için yaralayıcıdır. Allah’ın keskin kılıcı, sonsuz sevgisidir. Altıncı Saat Efşininde dua ettiğimiz gibi: «Şefkatinle bizleri yarala» İnsana yaşam veren hakiki hayatın ekmeği İlahi Sevgidir.
Bu beşeri aklımızla Mesih’in şu sözlerini düşünelim: Ey yorgunlar ve yükü ağır olanlar bana gelin, size rahat veririm. Bu sözleri düşünürsek Mesih’in bir başka şeyi ima ettiğini idrak ederiz. Oda şudur: Geliniz ey yorgunlar geliniz ki ben rahat edeyim. Madem ki biz rahat değiliz o halde Allah’ta yorgundur. Gerçek hayatımızın saygınlığından uzaklaştığımızda ve iyi olmadığımız zaman yalnız bizler acı içinde olmuyoruz. Allah’ta acı içinde oluyor. Hatta O’nun acısı bizimkinden daha büyüktür.
Bizler günah işleyip uzaklaştığımızda Allah bizden ne hesap ne de intikam ister. Aksine kıskançlığa düşer. Çünkü Allah, baba sevgisiyle sahiplendiği yarattıklarına karşı kıskanç bir ilahtır. Ve onun yaşamasını ister.
Bugün okuduğumuz Risalede Resul Pavlus şöyle diyor: Sizler Allah’ın diri olan heykelisiniz. Rabbimiz İsa Mesih bu heykel karşısındaki tavrını şöyle açıkladı: Evinin kıskançlığı beni yedi. Bizler Allah’ın heykelleriyiz ve Allah’ta bu heykellere karşı kıskançtır. Bunun için günah işlediğimizde Allah bizi arar.
Allah’ın sevgisi gizemlidir ve tövbenin kapıları büyüktür. Günaha düştüğümüzde, Allah’ın büyük bir sevgi olduğunu ve bize cezayla karşılık vermeyeceğini idrak edelim, günahın artması durumunda tövbenin artacağını idrak edelim. «Bana tövbe kapılarını aç ey hayat veren» İşte tövbe kapısı budur: İlahi sevgi ve kıskançlık.
Beşeriyet tarihinde Göksel Baba hakkında bildiğimiz budur. Ve esas konusu: Kaybolan insan yalnız saygın olmakla kalmayıp ilahi kıskançlık ile de aranır. Allah sevgisi onu sonuna kadar takip eder. O kadar ki, bu uğurda biricik oğlunu kurban vermeye bile mecbur kalsa.Baba evimizden uzaklaştığımız her durumda günlük yaşamımızda ve hayatımızdaki olaylarda edindiğimiz deneyimler bunlardır. Bu tür olaylar çoktur ve bağışlanma da kolaydır. Yeter ki isteyelim. Süryani Aziz İshak şöyle der: Tövbe, günahtan nefret etmektir. Günahtan nefret et ki Allah’ın rızasını yapmış ve onunla barışmış olasın.
Duanın her anında edindiğimiz tecrübe budur. Sessizce ve dua ederek şu soruyu sorsak : Uzaklara gittikten sonra onu, zihninde, yüreğine ve duasına dönmeye sevk eden neydi? Şöyle cevap verirdi:
Mesih orada bekliyor ve bana sözü var. Mesih’in bu kalbe olan kıskançlığı onu yedi.
Allah ile buluşmanın sırrı, Ondan uzaklaştıktan sonra, Baba kapıda, boynumuza sarılıp bize barış öpücüğünü vermeyi bekliyordur.
«Kalkıp babama gideyim ve ona şöyle söyleyim….»
Döneyim çünkü beni bekliyorsun, döneyim çünkü sevginin dökülüşü beni yaraladı. Amin.

KAYBOLAN AKILLI EVLAT PAZARI


KAYBOLAN AKILLI EVLAT PAZARI




EY ŞEFKATLİ BABA SANA KARŞI SUÇ İŞLEDİM TÖVBEMİ KABUL ET VE BENİ İŞÇİLERİNDEN BİRİ OLARAK SAY.

AZİZ LUKA İNCİLİNDEN ALINAN SÖZLER;

İncil : Luka : 15 ; 11 – 32

11Rab şu simgesel öyküyü söyledi: Bir adamın iki oğlu vardı.12Bunlardan küçüğü babasına, ‘Baba, varlığından payıma düşeni bana ver’ dedi. O da varlığını onların arasında böldü.
13“Aradan çok geçmeden, küçük oğul her şeyini toplayıp uzak bir ülkeye göç etti; orada aşağılık bir yaşama dalarak neyi varsa saçtı savurdu. 14Elindeki her şeyin altından girip üstünden çıktıktan sonra, ülkeye kırıcı bir kıtlık geldi. O da yoksulluk çekmeye başladı. 15Gitti, ülkenin yurttaşlarından birine yanaşma oldu.
Adam da onu çiftliklerindeki domuzları gütmeye saldı.16Delikanlı domuzların
yediği keçiboynuzlarıyla karnını doyurmak istediyse de kimse ona bir şey vermedi.
17“Aklı başına gelince, kendi kendine, Babamın bir sürü emekçisinin iyice yiyip doyduktan sonra artakalan ekmeği var” dedi, “Oysa ben burada kıtlıktan
kırılıyorum. 18Kalkıp babama gideyim, göğün katında ve senin önünde günah
işledim, baba, diyeyim.19Bundan böyle oğlun olmaya yaraşır biri değilim. Bana emekçilerinden biri gibi davran!”
20“Kalkıp babasının yanına vardı. O da çok uzaktayken, babası onu görüp acıdı. Koşup boynuna sarıldı, derin özlemle onu öptü.21Oğul da ona, “Göğün katında ve senin önünde günah işledim, baba” dedi,
“Bundan böyle oğlun diye tanınmak bana yaraşmaz .”
22“Ama baba uşaklarına böyle buyruk verdi: Çabuk olun. En seçkin giysiyi getirip ona giydirin. Parmağına yüzük takın. Ayaklarına pabuç geçirin. 23Besili danayı buraya getirip boğazlayın. Yiyelim, eğlenelim.
24Çünkü bu oğlum ölüydü, şimdi yaşıyor; yitikti ama bulundu.” Ardından başladılar eğlenmeye.
25“Bu arada adamın büyük oğlu çiftlikteydi. Dönerken evine yaklaşınca çalgı ve dans sesleri duydu. 26Uşaklardan birini çağırıp bunların ne demek olduğunu sordu. 27O da, “Kardeşin geldi” diye yanıtladı, “Baban besili danayı boğazladı, Çünkü sağ salim ona kavuştu.”
28“Genç adam öfkelendi. İçeri bile girmek istemedi. Bunun üzerine, babası dışarı çıkıp ona yalvardı. 29Ama o, “ Bak bunca yıldır yanında çalışıyorum”
diye karşılık verdi, “Buyruğunu hiç dinlememezlik etmedim. Ama bir kez bile bana bir oğlak vermedin ki, ben de arkadaşlarımla birlikte eğleneyim. 30Oysa varlığını zinakar kadınlarla yiyip tüketen şu oğlun eve gelince, onun için besili danayı boğazladın!”
31“Baba, Oğlum, sen hep yanımdasın” dedi, “Varlığımın tümü senindir. 32Eğlenip sevinmek yerindedir. Çünkü bu kardeşin ölüydü, şimdi yaşıyor; yitikti ama bulundu.”

11 Şubat 2009 Çarşamba

PATRİK BARTHOLOMEOSUN RUSYA PATRİĞİ KİRİLOS'A KUTLAMA MEKTUBU


Patrik Bartholomeos Hazretlerinin, Rusya Patriği seçilen Kirilos'a gönderdiği kutlama mektubu.


İSTANBUL RUM PATRİKLİĞİ
Muhterem Moskova ve Tüm Rusya Patriği Kirilos,Bugün Kardeş ve seçkin Rusya Kilisesinin yeni lideri olarak lâyıkıyla seçilmeniz münasebetiyle, sizlere Patrikhanemizin ve şahsımızın kalbî selamlarını iletir; Rus Kilisesi’nin inancıyla takdir edilen halkını, mütevazı din adamlarını ve Kutsal Ruhun aydınlattığı dini önderlerini, kıskanılacak bir uyumla muhterem şahsınızı Patriklik makamına lâyık gördükleri için kutlarız.Uzun ve şanlı olmasını dilediğimiz Patriklik göreviniz süresince, günümüzün sarsılmış dünyasında, Tanrı’nın kutsiyeti ve Ortodoksluğun ortak şahadeti için birlikte uyum içinde çalışacağımıza inanmaktayız. Sizleri geleceğe doğru ortak yürüyüşümüzü kutsal ayinle kutlamak üzere önümüzdeki aylarda Ana Kiliseye beklerken, siz aziz kardeşimizi hasretle selamlarız.
İstanbul Rum Patriği I. Bartholomeos

10 Şubat 2009 Salı

FERİSİ VE VERGİCİ

Χρώμα  κειμένου
HaΧρώμα  κειμένουΧρώμα  κειμένουlep ve İskΧρώμα  κειμένουenderun Metropoliti Pavlos Yazıcı.
Ferisi: İsa Mesih döneminde dindar bir Yahudi mezhebidir. Bu mezhepten olanlar Kutsal Yasaya ve yüzyıllar boyu yasaya dayandırılan kurallara sıkı sıkıya bağlı yaşayanlardı.
(Ferrisiliğin İbrası ve Vergiciliğin Çırpınışı)

“Fakat göğsüne vurup şöyle diyordu: Ey Allah’ım ben günahkara acı.”

İncilin bu bölümünde Mesih bize iki tezat kişilik olan Ferisi ve Vergici’yi izah ediyor. İlki insanların gözünde ikincinin aksine imanlı bilinir. Halbuki ferisi kibirliydi. Yaptıklarıyla kendini aklamaya çalıştı. Vergici ise çırpınarak gitti ve Allah’tan kendisine acımasını, merhamet etmesini istedi. Ferisilik ibadetin kanseridir. Ölümcül hastalıktır. Ama vergicinin ruhu yaşam veren bir afiyettir ve gerçek bir ibadettir.
O halde gerçek iman nedir? Gerçek doğruluk ve aklanma nedir? Sonuç olarak doğruluğa nasıl sahip oluruz ve bunun yolu nedir? Tapınak terazisi üzerine Mesih’in iki insan karşılaştırması boşuna değil Dua insanın içini keşfeder ve insanın gerçeğini yansıtır. İmanın sırrını Aziz Pavlus Mesih’in insan oluşuyla sınırlar. İnsanın Allah ile düğünü ve O’nun la birliğidir.
Yaptıklarımız yalnızca bir sunuş amacı taşıyorsa somut işlerden öteye gitmez. Allah’ın hesapları gizlidir. Bu işlerimizi Allah ile birleşme amacıyla yaparsak o zaman bu işler gerçek faziletlere dönüşür. Bu ayrım Triyodio’nun başlangıcı olan bu en önemli ruhsal süre ve oruçta zaruridir.
Faziletler yaptığımız işler değildir. Aksine kutsal ruh’un bizdeki eylemleridir. Dar anlamda ruhsal hayat bugün kelimenin yaygın olan anlamıyla ahlaki yaşam değildir. Bizleri hareketlendiren ruhtaki hayattır. Ruhsal insan bedenini ruhuna diz çöktüren insandır. Ruhunu Kutsal Babanın ruhuna tabi kılan insandır. Bu insanın eylemleri doğrudur. Bu hayatın ürünüdür. Ve bu hayatın doğruluğu Allah ile olan diri alakadır. Onunla birlikteliktir.
Aziz Grigorios Palamas diyor ki: Allah için yapmadığınız her iş günahtır. Bu yüzden doğruluğun yolu yaptığınız işler ve eylemler değildir. Bu yol gerçek ezilmişliktir, geriye kalan ise Allah’ın bizde tamamıdır. Doğruluğumuzu gösteren şey Rab İsa ile olan irtibatımızın miktarıdır. Haç üzerindeki iki suçluda gördüğümüz budur.
Doğruluk kutsallıktır. Kutsallık ta tanrısallaşmadır. Tanrısallaşma ise ahlaki eylemler değildir, aksine yalnızca temiz yüreklilerle birlikte olan Allah ile birleşmedir.
Bu yüzden aklanmanın fiili yolu “ruhsal eğitim kitabının öğütlediği gibi” insanın kendini aklaması değil kendisini suçlamasıdır. Kendini beğenmek değil, eziklik duymaktır. Ferisi ve Vergici’nin her ikisi de beğeni duygusuna sahipti Ferisi kendisini beğeniyordu, vergici ise Allah’ın sevgisini ve merhametini beğeniyordu.
İnsanın kendini suçlaması “Gizli bir sağlıktır.”Ama insanın kendini aklaması ise “Saklı bir kanserdir”. İlki Mesih ile itaatkar bir şekilde buluşmamızda oluşur, oysa ikincisi bizi kendimizde bulur ve bizi hayatımız olan İsa Mesih’ten ayırır. Duralım ve vergici gibi dua edelim “Ey Allah’ım ben günahkara merhamet et ve acı”. İşte tövbenin kapıları bunlardır. Bundan başka bir kapıdan giren ise suçludur ve hırsızdır. Budur göğün kapısı . Amin.

FERİSİ VE VERGİ GÖREVLİSİ PAZARI





FERİSİ VE VERGİ GÖREVLİSİ PAZARI






KENDİSİNİ YÜKSELTEN ALÇALTILACAK
KENDİSİNİ ALÇALTANSA YÜKSELTİLECEKTİR.



AZİZ LUKA İNCİLİNDEN ALINAN SÖZLER;

İncil : Luka : 18 ; 10 – 14

Rab şu simgesel öyküyü söyledi;10“İki adam dua etmek için tapınağa gitti. Biri Ferisiydi,öbürü ise gümrük vergisi topluyordu.11Ferisi ayağa kalkıp kendi kendine şöyle dua etti: ‘Ey Tanrı, öbür insanlara kapkaççılara, aldatıcılara, zina işleyenlere, ya da gümrük vergisi toplayan şu adama benzemediğim için sana teşekkür ederim. 12Haftada iki kez oruç tutarım. Tüm kazancımın yüzde onunu veririm.’
13“Gümrük vergisi toplayan adam ise uzakta durup gözlerini göğe kaldırmak bile istemedi. Yalnız göğsünü dövüyor, ‘Ey Tanrım, ben günahlıya acı!’ diyordu. 14Size derim ki, ilki değil ama bu adam evine doğrulukla donanmış biri olarak döndü. Çünkü kendisini yükselten alçaltılacak, kendisini alçaltansa yükseltilecektir.



Bu pazardan itibaren Triyodion dönemi başladı. Triyodion nedir ? Triyodion bir kilisel dönemidir, Ferisi ve Vergi görevlisi pazarından başlayıp Paskalya bayramında biter.

Bu kilisel döneminin hedefi bizi Rabimizin Diriliş bayramını kutlamak için(Paskalya) manevi hazırlanmasıdır. Kilise Pederleri der ki Triyodion dönemi başladı yani tövbe ve manevi mücâdele de başladı. Hepinize iyi mücâdele diliyorum.
Ruhani.

3 Şubat 2009 Salı

PATRİK BARTHOLOMEOSUN GAZZE MESAJI


GAZZE ŞERİDİNDE YAŞANAN İNSANLIK DRAMI VE SİLAHLI SALDIRILARA YÖNELİK PATRİK BARTHOLOMEOS I HAZRETLERİNİN MESAJI

“İnsanlık tarihinin önemli kültür merkezlerinden biri olan Gazze'de yaşanan olaylar insanı utandırmakta ve adeta insanın donup kalmasına sebep olmaktadır. Ölenlerin çoğunluğunun çocuk, kadın ve yaşlılardan oluşması akıl almaz bir durumdur. İnsanlık aleminin üyelerinin bu acıları yaşamasından derin acı ve teessür duymaktayım. Ne Gazze'de, ne de insanlık aleminin başka bölgelerinde bu tür acıların yüzyıllar boyunca devam etmesine izin verilmemelidir. Gazze'de yaşananlar karşısında tıpkı bir annenin oğlunu veya bir oğlun da annesini kaybettiği gibi acı ve teessür duymaktayım. Ancak sevgi duygusu dünya üzerinden savaşların yok olmasına sebep olabilir. Her türlü savaş karşısında Yüce Yaratıcı'ya olan sevgimizle ayakta durmak mecburiyetindeyiz.Yüce Yaratıcı'nın bize vermiş olduğu yüksek görev ve dini inanışımızla, din farkı gözetmeksizin bütün insanları kucaklamalıyız. Olayları değerlendirirken intikam tuzağına düşmeden hak ve hukuku gözeterek tarafsız olmak mecburiyetindeyiz.Halkımızdan beklentimiz, Yahudi, Hristiyan ve Müslümanların el birliği ederek acı çeken Filistin halkının yaralarının bir an önce sarılması için maddi ve manevi her türlü yardımı yaparak onlara destek olmalarıdır”.

1 Şubat 2009 Pazar

PATRİARK KİRİLL RESMEN KOLTUĞUNA OTURDU


Rusya`nın 16. Patriarkı Kirill resmen koltuğuna oturdu

MOSKOVA(CİHAN)-
Rusya Patriarkı 2. Aleksi`nin Aralık`ta kalp yetmezliği nedeni ile hayatını kaybetmesinin ardından Salı günü genişletilmiş Konsey`de gerçekleşen seçimlerde yeni patriark olarak belirlenen Metropolitan Kirill Kurtarıcı İsa Kilisesi`nde düzenlenen ayinin ardından koltuğuna oturdu.
Düzenlenen ayine Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev ve Rusya Başbakanı Vladimir Putin`in yanı sıra binlerce inanan katıldı. Kirill, yaptığı açıklamada hayatında kilise ve tanrının dışında özel bir şey olmadığını söyledi. Kirill, günlük yaşamın içinde inançla ilgili konuların mutlaka öğrenilmesi gerektiğine vurgu yaptı. Seromoninin Ortodoks halkları ve Rusya için tarihi bir gün olduğuna değinen Medvedev de, `Ortodoks dünyası için yeni bir dönem başlıyor. Kilise ve devlet arasında anlamlı ve yeni bir diyalog ve dayanışma sürecinin başlayacağına inanıyorum` dedi.
Rusya`nın farklı milletler ve dini inançları bulunan halklardan oluşan bir ülke olduğuna işaret eden Medvedev, Rusya Ortodoks patriarklığının özel bir misyonu olduğunu kaydetti.
Patriark 2. Aleksi döneminde kilisenin dış ilişkilerinden sorumlu olan Kirill`in yeni dönemde bin yıldır ayrı olan Vatikan`la ilişkileri geliştirmesi bekleniyor. Kirill`in seçilmesinden memnuniyet duyan Papa 16. Benedict, yeni Rus Patriarkı Kirill`e bir mesaj göndererek, Katolik ve Ortodoks dünyasının işbirliği ve diyaloğunun geliştirilmesi için gösterilen çabaya destek verdiğini açıkladı.
1991 yılında Sovyetler Birliği`inin dağılmasının ardından canlanmaya başlayan Rusya Ortodoks Kilisesi, 160 milyon inananı ile Vatikan`dan sonra dünyanın ikinci büyük kilisesi olarak biliniyor. 2. Aleksi Rusya Federasyonu`nda Ortodoks inananları Katolik yapma girişiminde bulundukları gerekçesi ile Vatikan`la sorunlu ilişkileri bulunuyordu. Ortodoks birliğinin kurulmasına önem veren 2. Aleksi, son olarak İstanbul`da düzenlenen Ortodoks toplantısına katılmıştı.
St. Petersburg doğumlu olan Kirill, birçok Rus entelektüel tarafından seviliyor. Ancak Kirill`in devlet işlerinde dinin daha etkin olması yönündeki talepleri laik çevre tarafından eleştiriliyor. Metropolitan Kirill ekonomik krizle ilgili yaptığı değerlendirmede, `Hayatımızdaki her kriz ilahi bir adalettir. İlahi adalet doğrularla yalanları birbirinden ayırıyor. Şu an karşılaştığımız ekonomik kriz küresel yapılan hataların sonucu. Bu Rusya`dan kaynaklanmadı, ancak onun soğuk nefesini hissediyoruz` açıklamasında bulunmuştu.
Kremlin`le yakın ilişkiler kurarak Kilise`nin yeniden canlanmasını sağlayan 2. Aleksi`nin devletle olan ilişkilerini Kirill`in de benzer şekilde yürütmesi bekleniyor. Kiril daha önce yaptığı açıklamalarında, kilise`nin devlet işlerinden tamamen ayrı olması ve Kremlin`in de hiçbir zaman kilisenin işlerine karışmamasını istemişti. Rusya Ortodoks dünyasının yeni dini lideri Salı günü gerçekleşen seçimlerde 700 kişilik genişletilmiş konsülde 508 oy almıştı.
Russia Today`de yer alan ankete göre, Rus halkının yüzde 70`i kendilerini Ortodoks Hıristiyan olarak tanımlıyor. On kişiden biri ayda bir kez ancak kiliseye gidiyor. Kendini Ortodoks olarak tanımlayanların yarısı da ayine katılmadıklarını kaydediyor. Milyonlarca Rus, dini, manevi yönü olan bir inanç sistemi olmasından çok, sosyal bir deklarasyon olarak görüyor.

30 Ocak 2009 Cuma

ORTODOKSLUK NEDİR ?


ORTODOKSLUK NEDİR ?

Ortodoks kelimesi Yunanaca "orthos" (ορθός) doğru, düzgün ve "doxa" (δόξα,δοξασία) inanç sözcüklerinin birleşiminden oluşmuştur. Genelde iki şekilde kullanılır ve tam manası Doğru İnançtır.
DOĞRU ROTA
Yeni Ahid'te Elçilerin işlerinde havariler kendi aralarında bazı kararlar ve kanunlar almak istediklerinde bir araya gelip Kutsal Ruh'un yardımıyla bu karara varılırdı. Bunun içindir ki kararlar şu metinle başlamaktadırlar. "Kutsal Ruh ve tarafımızdan kararlaştırılmıştır ki....." Bu toplantılar Kutsal Ruh tahtında olmaktaydı. Aradan 2000 yıl geçti ama kilisedeki bu gelenek halen olduğu gibi sürmekte ve kutsal toplantılar yapılmaktadır. Bu kilisenin yapısı günümüze kadar olduğu gibi katkısız gelmiştir. Bu düzeni her patrikhane kendi içinde bütün episkoposlarını çağırarak yapar. Evrensel bir karar içinde bütün patrikhaneler İsatanbul ekümenik yani baş patrikhanesinde toplanarak kararlar Kutsal Ruh aracılığıyla alınır. Aziz Pavlos her bölgedeki imanlılar için o bölgenin en ileri gelen ve dindar şahısını episkopos olarak atamıştır. Örneğin Timoteus'u Efeste Titus'u da Girite atamıştır. Böylece her bölgede bir episkopos bulunmaktaydı ve bu şahıs o bölgenin imanlılarından sorumluydu. Bu sistem katolik dünyasında değişiktir, onlar bütün dünyadaki katolikleri ve kiliseleri Papa yönetimi altındadırlar. Oysa Ortodokslukta bu daha demokratiktir. Her kilise yani her patrikhanenin kutsal konseyi vardır. Bu konseyi oluşturan episkoposlar bir araya gelerek konseyler olur.
YÖNETİM VE MANEVİ HİZMET
Bu gün dünya ortodokslarının birinci ekümenik patrikhanesi İstanbul patrikhanesidir. Bu patrikhane Patmos adası, Ağion Oros (Kutsal Dağ- Rahiplerin topluluğu), Girit ve bütün dünyada mitropolitlere sahiptir. Bu patrikhanenin yetkisi yaklaşık olarak bütün dünyaya kadar uzanır. İsatnbul patrikhanesi M.S 36 yılında Mesih'in havarisi olan Andreas tarafından kurulmuştur. Bununla birlikte ekümenik patrikhanesi papalık gibi vatikan gibi siyasi bir devlet değil manevi bir kuruluştur.
Ikinci patrikhane Iskenderiye patrikhanesidir. Bu patrikhaneyi incil yazari Markos kurmustur. Bu patrikhanenin yetkisi Afrika kitasi üzerinde olup burada yasayan ve daginik bir toplum olan afrika halkinin zor hayat kosularini kanatlari altinda sarmaya çalisir. Iskenderiye patrikhanesi çok zor durumlar ve degisik din çatismalari altinda ortodokslugu korumaktadir.
Antakya patrikhanesi üçüncü patrikhane olup bu batrikhanenin merkezi Antakyadır. Bu batrikhaneyi Azizler Petros ve Pavlos kurmuştur ve Antakyada ilk kez İsa Mesihin öğrencilerine Hrıstiyan adı verildi (Elç.İşleri 11:26). Fakat tarihi nedenlerden dolayı Suriye'nin başkenti Şam'a alınmıştır. Manevi yetkisi Suriye ve çevresindeki bütün Arap ülkeleri üzerinde olup Türkiye'deki Mersin, Tarsus, Adana, İskenderun ve Antakya da bu patrikhaneye dayanmaktadır.
Kudüs patrikhanesi dörtüncü patrikhanedir. İlk hrıstiyan kilisesinin Kudüste kurulmuş olmasına rağmen, bu patrikhane sırada birinci değil dörtüncüdür. Merkezi Kudüs olup manevi bölgeleri İsrail, Filistin, Ürdün ve Arabistan dır. Kudüste Mesih'in mezarı ve Kutsal Diriliş Kilisesi olduğundan bu patrikhanenin değeri artmış ve ünü bütün dünyaya yayılmıştır. İsa Mesih'in yaşadığı ve ölüp dirildiği bu yerler kutsal topraklar sayılır, bunun içinde bütün dünyadan hrıstiyanlar bu yerlere giderek hacılık görevlerini yerine getirmiş olurlar. Bu patrikhaneye ait olan Sina Dağı Tanrı'nın Musay'la konuştuğu dağ ve daha bir çok kutsal yer bu patrikhaneye aittir.
Ana patrikhane olan İsatanbul patrikhanesi bütün idari işleri yönetiyor ve yüzyıllar boyunca bu geleneği sürdürüyordu. Ama İncil'in yayılmasıyla daha büyük hrıstiyan toplulukları oluştu, bunlardan en büyüğü Rusya hrıstiyan topluluğuydu. Bunu gören İstanbul patrikhanesi bu bölgelerde bağımsız patrikhane kurulması gerektiğini düşünerek bu patrikhaneleri kurdu ve resmen tanıdı. Böylece zamanla ek patrikhaneler kuruldu. Bunlardan birincisi Rusya 1448 yılında kurluldu. Sırbistan 1831 yılında kuruldu. Romanya 1885 ylında kuruldu. Bulgaristan 1945 yılında kuruldu. Gürcistan 1989 yılında kuruldu. Bu durumda patrikhaneleri ayırmak için ilk dört patrikhaneye eski patrikhaneler adı verilmiştir. Bunun dışında bu patrikhanelerden bağımsız ve özerk olan kiliselerde vardır. Bunlar Kıbrıs, Yunanaistan, Çekoslavakya, Polonya, Arnavutluk, Finlandiya ve Estonya kiliseleri bağımsız olup her kilsenin başında bir baş episkopos bulunmaktadır.
KİLİSE BÜNYESNİN UZANTILARI
Patrikhaneler keni içilerinde yerel ve genel yönetimlere ayrılır. Genel yönetimi patrikhane üstlenir, yerel yönetimleri ise her bölgeye bir mitropolit yani bir episkopos atanır. Bu mitropolit kendi bölgesindeki cemaatin nüfusuna göre her bir cemaate bir papaz atar. Bu cemaatin büyüklüğüne göre yardımcı rahiplerde atanabilir. Bu yönetim şekili aziz Pavlos tarafından başlatılmış ve bizlerde bunu iki bin sene boyunca aynı sistemde korumaktayız. "Giritt'e giderek orada her bölgede bir ihtiyar papaz koyacaksın, bu şahıs Tanrı'nın gözünde doğru olmalıdır." (Titus 1: 5).
Kilisedeki yönetime cemaate katılarak kendi istek ve önerilerini bildirebilmesi için cemaat konseyi veya kurulu denen bir kurul bulunmaktadır. Bu kurul her kilisenin kendi cemaatinden seçilen imanlılarla kurulur. Kilise bunun dışında bütün yardıma muhtaç imanlılarının yardımına koşmakta onların gereksinimlerine dikkat etmekte ve diğer bütün imanlılarında manevi hizmetini karşılamaktadır.Ayinler ve dualarla her cemaat Tanrı'ya daha çok yakınlaştırılmaya çalışılır. Bu kilise faliyetlerinin birinci ve en önemli temelidir. Bu temel çerçevesinde gaye kurtuluş olduğu için bazı hasta veya kötü durumda olan imanlı kardeşlerimiz için kilise evlere papazlar göndererek bu kişilere komünyon verir ve onları manevi olarak besler. Bunun yanısıra her yıl belirli dönemlerde papazlar bütün evleri dolaşarak kutsama görevlerini yaparlar. Kilise kendi durumuna göre bütün fakir ve kimsesiz imanlıları korumak için okullar ve yurtlar yapar. Bu okullar ve yurtlar kimi zaman zengin iş adamları tarafından da desteklenir ama çoğu zaman kilise kendi imkanlarıyla ve bütün diğer yabancı kiliselerden yardımlarla bunları kurar ve kendi cemaatinin çocuklarını eğitir ve yetiştirir.