15 Şubat 2010 Pazartesi

EY KUVVETLERİN RABBİ BİZİMLE BİRLİKTE OL.



Ey kuvvetlerin rabbi bizimle birlikte ol. Çünkü üzüntülerde senden başka yardım edenimiz yok. Ey kuvvetlerin rabbi bizimle birlikte ol.

13 Şubat 2010 Cumartesi

KÖTÜLÜKLERİN BAĞIŞLANMASI

Metropolit Pavlus Yazıcı

“Başkalarının suçlarını bağışlarsanız, göksel babanız da sizin suçlarınızı bağışlar. Ama siz başkalarının suçlarını bağışlamazsanız, babanız da sizin suçlarınızı bağışlamaz.(Matta 6:14)”
Rabbimiz İsa Mesih’in bu sözdeki isteği iki yönlüdür. Birincisi kendi suçlarımızın farkında olmamız, ikincisi ise başkalarının suçlarının bağışlanmasıdır. Başkalarının günahlarını affedebilmemiz için kendi günahlarımızı bilmemiz önemlidir. Zirainsan kendi hatalarını görerek, yakınındakini bağışlayabilir.
Bunu yalnız sözle değil, gerçekten ve yürekten yapmalıyız ki, kin nedeniyle kılıç bize yönelmesin. Bize yapılan ihanetin zararı, kendimize yapacağımız zarardan daha azdır. Zira kindar olmakla, kendimizi Rabbin yüce yargılamasına maruz bırakırız. Eğer bizi üzenleri seversek zarar onların başına gelir. Bu nedenle de acı çekerler. Bunun aksini yaparsak acıyı kendimiz çekeriz.
Bu nedenle işte şu kişi beni üzerek zarar görmeme sebep oldu diye, yakınma. Bu gibi sözleri çok söylemek, düşmanının sana yapabileceği iyilikleri dağıtır.Zira düşmanın sana böyle davranmakla günahlarından kurtulmanın yolunu açmaktadır. İhanetin büyük olması senin kötü işlerden arınman için sebep olacaktır. Bu yüzden eğer biz istersek kimse bize kötülük yapamaz.
Diyakosların başı Aziz Stefanos’u hatırlayınız, kendisini taşlayarak öldüren katillerinin günahları affedilsin diye dua ediyordu. Her birimiz bunları hatırlayalım ki, Rab bize günahlarımızı bağışlasın. Yücelik ve görkem şimdi, her zaman ve sonsuzluğa kadar
şan ve şerefle yüce Rabbimiz İsa Mesih’indir.
“Uygun zaman ve kurtuluş günü işte şimdidir.” (2.Korintos 6:2) Duaların ve yakarışların kabul edildiği vakit geldi. Yüce Tanrı’ya gerçek saygıyı gösterenler için Göklerin Krallığı yakındır. Yaşamını temiz bir halde geçirenler için kutsal oruç zamanı geldi. Ey kardeşler, sevgi ve temiz bir yürek ile orucumuzu koruyalım çünkü o bunu hakkediyor. Orucu bu duygularla yaşarsak makbuldür. Bu kutsal oruç ile şeytanla mücadele edelim. Çünkü şeytan oruç ve dua olmadan kahredilemez. Orucumuzu dualarla tamamlayalım ve O’ndan dileyenleri geri çevirmesin diye Rabbe yalvaralım. Bu oruç melekleri ve özellikle koruyucu meleğimizi hoşnut eder. Zira oruç vasıtasıyla meleklerin dostluğuna nail oluruz. Ayrıca bu kutsal orucu sevgi, iman ve ümitle geçirirsek Rab İsa Mesih’le birlikte peygamberler, resuller ve azizler de memnun olurlar. Çünkü onlar da bu orucu aynı duygular ile geçirirlerdi. Musa oruç tuttu bu sayede mucizeler yaptı ve Rabbi görmeye nail oldu. İlyas peygamber de oruç vasıtasıyla ateşten bir araba ile göklere yükseldi. Danyel peygamber oruçla yüceldi ve aslanların ağzını tıkadı. Aynı şekilde peygamberler ve İsa Mesih’in havarileri de oruç tuttular rabbimiz İsa Mesih’te oruç tuttu ve bize orucun nasıl tutulması gerektiğini öğretti. Kadınlar ve erkekler oruç tutarak nefislerini aklasınlar. Kızlarımız oruç tutsunlar Rabbimiz geldiğinde onunla birlikte düğün evine girebilsinler.
İçinde yakınları için kin ve nefret besleyenler, önce kendilerini bu duygulardan arındırıp sonra oruca ve duaya yaklaşsınlar. Kardeşlerine kin düşmanlık besleyenler Rab ten uzaklaşır. Kardeşleriyle barışmadan Rabbe yaklaşamaz. Bu vaziyette oruç ve dua Rabbi hoşnut kılar. Kardeşlerini affetmezsen, boşuna oruç tutma ve dua etme. Zira Rab seni kabul etmez. Bedenini ve nefsini oruçla duayla yoracağına git kardeşlerinle barış. Yüreklerinde
kin, nefret, öfke ve düşmanlık besleyenler şeytanın dostudur. Rabbin dostu olamazlar. Bedeninizde hiçbir kir ve günah kalmaması için orucu gerçek tövbe ve iyi işlerle geçirelim. Fitne fesattan kaçının. Rabbi yüceltin. Kibirlenmeyin ve mağrur olmayın fakat mütevaziliği kuşanın. Hırsızlıktan nefret ediniz, zinalıktan uzak durunuz, yalan
şahitlikten kaçının. Göksel Krallığa, doğru işlere erişebilmenin yolunu Rabbimiz İsa Mesih bize nimetiyle gösterdi. Tövbemiz samimi olsun Duayı, orucu ve fakirlere yardımı sevelim. Birbirimizi karşılıklı sevgi ile sevelim. Çünkü sevgi kutsal yasayı yerine getirmektir.(Romalılar 13:10) Ey kardeşler, her şey geçicidir. Yalnızca yaptıklarımız bize refakat edecektir.
O halde, hepimiz için kaçınılmaz olan ebedi yolculuğumuz için, bize refakat edecekleri hazırlayalım. Amin.

BEYAZ YEMEME YORTUSU PAZARI




Aziz pederlerimiz, Adem’in cennetten kovulmasının anılmasını Paskalya orucunun başlangıcından önceki bu günde tertip etmelerindeki amaç sözlü olmaktan ziyade fiili olarak orucun sağladığı faydalar ve bunun aksi olması halinde tanrısal vasiyetlere uymamanın sebep olacağı ölümcül sonuçları gözlerimizin önüne sermektir. Ve bununla da, Allah’ın insana verdiği ilk vasiyetin Oruç olduğunu ve ilk atalarımızın buna uymamaları ve kendilerini ilahlaştırmak istemeleri sonucu yaşamakta oldukları mutluluk yaşamını kaybederek günaha ve ölüme düşmeleri ve bunlara karşılık olan diğer kötülüklerle ve sayısız musibetlerle birlikte bütün beşeriyete intikal edişleri anlatılır.
Aziz pederlerimiz bütün bunları önümüze sergilemekle bizlere, cennetten kovulmamızın nedenleri, ilk atalarımızın bu açgözlülüklerinin ve itaatsizliklerinin başımıza neler getirdiğini, eski mutluluğumuza oruç ve bütün ilahi emir ve vasiyetlere itaat ederek tekrar dönmek için gayret göstermemiz gerektiğini hatırlatmaktadır.
“Oruç, Dirilmiş Mesih‟le Buluşmanın Ruhsal Yürüyüşüdür”
Ruhani hayatın hedefi, ölülerden dirilmiş olan Mesih’in yüzüyle buluşmaktır. Ruhani hayatın gelişme miktarı bu buluşmanın gerçekleşme miktarı ile ölçülür. “Buluşma” dirilişle ilgili düşünsel kanaatten başka bir şeydir. Bu gayenin önemi nedeniyle kilise, anlam bakımından zengin, derin boyutları olan temkinli ve uzun bir hazırlık yürüyüşü tertiplemiştir. Bu yürüyüş, katılımcı mümin için Fısıh Bayramına hakiki bir yaklaşım imkanı sunar.
Bu yürüyüş süresi ”Triyodi” olarak adlandırılır. Bu süre bizleri Litorjik(Tapınma şekli)olarak dirilişe kadar ruhsal basamaklarda adım adım yönlendirir. Bu basamaklardaki ruhani derinliği gerçekten idrak edenleri, bu düzenlemenin içerdiği ilahi hikmet nedeniyle dehşete düşürür.

10 Şubat 2010 Çarşamba

ET YEMEME PAZARI.




“DÜNYA KURULDUĞUNDAN BERİ SİZİN İÇİN HAZIRLANMIŞ OLAN EGEMENLİĞİ MİRAS ALIN! ÇÜNKÜ ACIKMIŞTIM, BANA YİYECEK VERDİNİZ; SUSAMIŞTIM, BANA İÇECEK VERDİNİZ; YABANCIYDIM, BENİ İÇERİ ALDINIZ. ÇIPLAKTIM, BENİ GİYDİRDİNİZ; HASTAYDIM, BENİMLE İLGİLENDİNİZ; ZİNDANDAYDIM, YANIMA GELDİNİZ.” SİZE DOĞRUSUNU SÖYLEYEYİM, BU EN BASİT KARDEŞLERİMDEN BİRİ İÇİN YAPTIĞINIZI, BENİM İÇİN YAPMIŞ OLDUNUZ.’ Matta 25,31-46


“EBEDİ AZAP VE KORKUNÇ YARGILANMA”
Mesih‟te sevgili kardeşler,
Hz. Süleyman şöyle diyor: “Her şey boş, bomboş” ve Kral Davut şöyle terennüm ediyor: insan bir gölge gibi dolaşır boş yere çırpınır.
Gerçekten, boş şeyleri sevenler mal ve başka şeyler biriktir-enler, hemen yok oluyorlar. Bu dünyevi şeylerden bir şey almadan giderler ve bu nedenle rahat etmezler. Her şeyi burada bırakacağız, doğduğumuz gibi çıplak gideceğiz. Ebediyete o ilahi Yargıcın önüne gideceğiz. Yürek hüznüyle ve çıplak olarak, derin bir üzüntü korku ve dehşet ile mahkeme önünde duracağız. Orada acıma, şefaat ve savunma yoktur. Orada herkes yaptığının söylediklerinin ve düşüncelerinin hesabını verecektir.
Ey kardeşlerim, geçekten orada dünya yaratıldığından beri benzeri görülmemiş bir korku ve endişe olacaktır. Bütün göksel güçler Serafim ve Herubimler ile göklerdeki ve yeryüzündeki her şey görünecek, yeryüzündeki ve altındaki her şey titreyip sarsılacak. Mezarlar açılacak, ölüler kalkacak, diriler duracaktır. Allah'ın peygamberi olan Danyel, gelecekteki bu yargıyı, günahlarımızı yüklenmiş olarak gün doğumundan batışına kadar yargılandığımızda nelere maruz kaldığımızı görünce korkudan sarsılacaktır. O anda dostlar ve yakınlarımız nerede? Biriktirdiğimiz değerli mallar nerede? Fakir, yetim ve sefilleri hor görüp kovan ve her iyiliği kendine mal edip kendini mümin ve tercih edilenler olduğunu iddia edenler nerede? Yeryüzünde devamlı kalacağını iddia edip yüreklerinde Allah korkusu taşımayan ve gelecekteki azaba iman etmeyenler nerede? Yiyelim ve içelim nasıl olsa yarın öleceğiz (Yeşaya 22:13)
Bu yaşam nimetlerinden zevk alalım, sonra ne olacağa bakarız? Diyenler nerede? Allah merhametlidir, günahkârları affeder mi? Yargılanan günahkârlar adil mahkemeden kovulurlar, azaba sürülürler, orada ağlama ve gözyaşı vardır.
Arkalarına baktıkları zaman onlardan ayrılmış olan Salih insanları görürler. Cennetin güzelliğini ve göklerin nurunu ve Salihlerin yaşamlarında iyilik için yaptıkları mücadeleden dolayı yüce Allah'ın onlara hibe ettiği nimetleri görürler. Daha sonra bu günahkârlar yavaş yavaş yakınlarından, akrabalarından ve Salihlerden uzaklaşarak, bütün ümitlerini gerçek nura ve bütün mutluluk imkânlarını kaybetmiş olarak Allaht'an ayrılırlar.
O zaman tamamen terk edildiklerini, bütün umutlarının yokluğunu, hiç kimseden yarar ve şefkat kalmadığını anlarlar, acıyla ağlayarak, ah çekerek ve kör yüreğimiz bizi nasıl aldattı diye yakınırlar. Allah bize kutsal kitabı ile seslendi. Onu dinlemedik, bu yüzden şimdi ona haykırıyoruz. Ama O bizden yüzünü çeviriyor. Kendi kendimizi bu kötü duruma biz getirdik, çünkü bize bütün bunları bildirdi ama biz dinlemedik bize ihtarda bulundu ama
korkmadık, bize vaazda bulundu yola gelmedik Allah'ın kelamını işittiğimiz halde inanamadık. Rabbin yargısı adildir. Şu anda hak ve adaletle yargılanıyoruz. Yaptıklarımızın karşılığını alacağız. Geçici zevkler karşılığı olarak, azabı alacağız ihmallerimiz nedeniyle sönmeyen ateşte yargılanacağız. Boş olan övünçler nedeniyle gerçek yücelikten, gelip geçici hevesler uğruna cennet sevincinden, geçici zenginlikler yüzünden ebedi iftihardan sonsuza dek mahrum edildik. Herkes, Allah ve azizler bizleri terk etti. Yardım edilecek bir durumumuz yok. Tövbe zamanı geçti, gözyaşının hiçbir yararı yok. İşte günahkârlar bu şekilde sızlanacaklardır.
Ey azizler, ey resuller, ey peygamberler, ey şehitler bizi kurtarın, ey yaşam veren kutsal haç, rabbimizin validesi Meryem annemiz bizi kurtar diye haykıralım mı? Fakat hiçbiri bizi duymaz, duysa da bize bir yarar sağlamaz. Çünkü bütün şefaatler sona erdi. Böylece günahkârlar, ebedi ateşin ve ölmeyen kurtların bulunduğu cehenneme gönderilirler. (Markos 9:43)
Çağlar geçer, orada geçer her saat bir çağ kadar uzundur. Allah'ın sesi cehennem sakinleri üzerinde dolaşmakta ve şöyle demekte: “Ben hala kızgınım.” Bu söz oradakilerin kulaklarında yankılanır. Meleklerin zihinleri geçen çağları saymakta aciz kalır, azap çekenler ise bu azabın ne zaman başladığını unuturlar. Oysa
Allah'ın o sözleri işitilmeye devam eder: “Ben hala kızgınım.”
Peygamberler, azizler ve resuller Rabbin bu korkunç yargı gününü anlattılar. Kutsal kitap şimdiye kadar bu korkunç yargı gününü bize ikaz etmektedir. “Ümitli olun, uyanık ve dikkatli olunuz, dua ediniz, tövbe ediniz ve her zaman hazırlıklı olunuz çünkü Rabbin geleceği günü ve saati bilemezsiniz. (Matta 25:13)” Yaşamın sorunları ve zevklerin sarhoşluğu, yüreğinizi ağırlaştırmasın. Çünkü o gün aniden gelebilir. (Luka 21:34) Peygamber ve Kral olan Davut bu yargı gününü her zaman zikrederdi, öyle ki ağlamaktan yatağı gözyaşları ile ıslanırdı Allah şöyle yalvarırdı: “Kulunla yargıya girme, çünkü hiçbir canlı senin karşında aklanınız”. O gün gelmeden, bu mücadeleye başlayalım. Kendimizi önemseyelim ki o korkunç saat mahkeme önünde yargısız durabilelim. Rabbimizin yüzüne, tövbeyle duayla oruçla ve gözyaşıyla çıkalım. O gelmeden biz Ona gidelim.
Çünkü herkesin korkuyla beklediği o kaçınılmaz ölüm saati birden karşımıza çıkacaktır. Bunu düşünenler azaldı. Ruhun bedenden ayrıldığı o an korkunçtur. O gün sözler dudaklarda durur ve dil konuşamaz bir hal alır. O gün dostlarımızı, kardeşlerimizi tanıyamayız, tanısak da onlarla konuşamayız. Etrafımızda şikayet eden çocukları görürüz ama onlardan yaslı bir yürekle ayrılırız. Çünkü o saatte ne dostlar ne de yakınlarımız bizim için önem arz etmez. Çünkü günahları bize sıkıntı vermektedir. Rabbin huzuruna nasıl çıkıp aklanacağız, affını nasıl kazanacağız ve sonumuz ne olacak kaygısı bizleri endişelendirmektedir. Gelin kardeşlerim manevi mucadeleyi başlayalım geç olmadan önce.Rabbimiz bizi bekliyor «O zaman Kral, sağındaki kişilere, `Sizler, Babamın kutsadıkları, gelin!' diyecek. `Dünya kurulduğundan beri sizin için hazırlanmış olan egemenliği miras alın!

4 Şubat 2010 Perşembe

3 ŞUBAT AZİZ SİMEON'UN HATIRLANIŞI



Simeon ayrıca Mesih'in "karşı çıkılacak bir işaret" olduğunu belirtip O'nun "İsrail'de pek çok kişinin düşmesine ve kalkmasına yol açacağı" kehanetinde bulundu. Simeon, oğlu Mesih yüzünden Meryem'in büyük acılar yaşayacağını da önceden bildirdi (Luka 22:34-35) Tapınakta bulunan Anna da Tanrı'ya şükürler sunarak, "Kudüs'ün kurtuluşunu bekleyen herkese Mesih'ten söz etmeye başladı" (Luka 2:38).

Rabbin karşılanması yortusunda, aracılığıyla evrenin yaratıldığı Tanrı Sözü ve Oğlu olan Mesih'in artık bebek olarak Simeon'un kollarında bulunduğu ve Yasa verici aynı Oğlun, insan suretiyle artık Yasa'nın gereklerini yerine getirdiği vurgulanmaktadır.

Ey Simeon, Musa'nın, Sina Dağı'nda karanlıklar içinde Yasa verici olarak gördüğü kişiyi karşıla. Şimdi O'nu Yasa'ya uyan bir bebek olarak kollarına al. Çünkü Yasa'nın ve peygamberlerin hakkında konuştuğu, uğrumuza ve insanlığın kurtuluşu için beden alandır O. Gelin, ona secde edelim!

Bugün göğün kapısı açılsın; çünkü Baba'nın ebedi Sözü, Tanrılığını terk etmeden bir bakireden beden aldı ve 40 günlük bir bebekken annesi tarafından Yasa gereği tapınağa getirildi. İhtiyar Simeon O'nu kollarına alıp şöyle dedi: "Rab, kulunun huzur içinde ölmesine izin veriyorsun; çünkü gözlerim senin kurtarışını, ey Rab, dünyayı kurtarmaya geleni gördü. Övgüler Sana!"

Rabbin karşılanması yortusuna ait sabah ve akşam duaları bu konuları işleyen ilahi ve okumalarla doludur. Kutsal Ayin, Meryem'in şükran ilahisinden alınan ve prokeimenon'u oluşturan bölümlerle kutlanırken Alleuia ayetlerinde de Simeon'un sözleri okunur. İncil okumalarında Rab ile karşılaşmadan bahsedilirken, akşam duasındaki Eski Antlaşma okumaları; Levililer kitabındaki arınma yasasından, İşaya'nın üç-kez kutsal Tanrı'nın tapınağında gördüğü görümden ve İşaya'nın "Rabbin ışığı ulusları aydınlattığında" Mısırlılara verilecek iman armağanı hakkındaki kehanetinden bahseder.

Rab ile karşılaşmanın Kilise'de kutlanması sadece tarihsel bir anmayla sınırlı değildir. Simeon gibi aynı Kutsal Ruh tarafından esinlenen ve aynı Ruh'un yönlendirmesiyle Mesih'in Kilisesi'ne gelen Hristiyanlar, Rab ile kişisel karşılaşmalarını tecrübe edebilir ve Rabbin Mesihi'ndeki kurtuluşu gördükleri için huzur içinde öleceklerine tanıklıkta bulunabilirler.

2 ŞUBAT iSA MESiH'iN TAPINAĞA (HEYKELE) GiRiŞi



Mesih, doğumundan 40 gün sonra Musa Yasası gereği tapınakta Tanrı'ya sunulmuştur. Aynı zamanda, Mesih'in annesi Meryem, arınma törenini gerçekleştirmiş ve Yasa'da öngörülen kurbanları sunmuştur. Bu sebeple Kilise, Noel'den 40 gün sonra, 2 Şubat'ta Rabbin tapınakta sunulması (Rabbin karşılanması veya Rab ile buluşma olarak da bilinir) yortusunu kutlar.

Mesih'in, ihtiyar Simeon ve kadın peygamber Anna tarafından karşılanması (Luka 2:22-36) bu yortunun en önemli olayıdır. Rabbin Mesihi'ni görmeden ölmeyeceği Simeon'a Kutsal Ruh tarafından bildirilmişti (Luka 2:26) ve aynı Ruh'un yönlendirmesiyle tağınağa gelen Simeon, yeni doğmuş Mesih ile karşılaştı ve O'nu kollarına alıp hala her gün Ortodoks akşam dualarının sonunda ilahi olarak okunan şu sözleri söyledi:

«Ey Rabbim, vermiş olduğun sözü tuttun;
kulun olan ben artık huzur içinde ölebilirim.
Çünkü senin sağladığın
ve tüm halkların gözü önünde hazırladığın kurtuluşu,
ulusları aydınlatıp
halkın İsrail'e yücelik kazandıracak ışığı
gözlerimle gördüm.»